BASAK

Başak Bekâret burcudur, ancak, sembolizmi fazla ciddiye almamak gerekir. Eylül ayındaki bir doğum gününün bekâretin garantisi olmadığı konusunda size teminat verebilirim. Pekçok Başak bekâr kalırsa da, pekçoğu da sonunda evlilik mutluluğuna erişir. Evlilik, Başak Burcunun yapısına göre doğal bir durum olmadığından, Başaklar anî ateşli bir arzu ve ihtirasa kapılarak evlenme kararı vermezler. Bu bakımdan, pek çok Başağın evlilik yaşamını çok başarıyla sürdürmeleri ve hemen hemen her zaman kendilerini ailelerine adamaları şaşırtıcıdır.

Evli ya da bekâr olsun, kalabalık içinde Başağı belirlemek oldukça kolaydır. Bir kere, pek gürültü yapmayacaktır. Kesinlikle geveze değildir ve yalnız görünümüyle göze çarpar. Orada, köşedeki, kolunun altında lügat olan nazik, çekici adamı görüyor musunuz? Tik-tak saat gibi işleyen kafasıyla hiç kaçırmadan saatleri izleyen ve düzenli bir şekilde en küçük ayrıntılara dikkat eden adamı? Yakından bakarsanız, her dakikayı değerini bilerek ölçtüğünü görebilirsiniz, işte O, Başak'tır. Güzel, tatlı bakışlı gözleriyle, otobüs bekleyen şu halim selim kızı görüyor musunuz? Yepyeni beyaz eldivenlerine, sakin tavırlarına dikkat edin. Otobüse ödeyeceği parayı kuruşu kuruşuna avucunda tutmaktadır. Şoföre beş dolar bozup bozmayacağını sormasına hiç gerek yok. işte O, bir Başak'tır.

Bu kusursuzluk meraklılarının peşindeyseniz, sosyal toplantılar O'nları arayabileceğiniz en uygun yerler değildir. O'nları bir kokteyl partinin kalabalığı içinde değil, geç saatlerde büroda çalışırken bulmanız daha olasıdır. Başak'lar için, vur patlasın çal oynasın havasındaki toplu eğlencelerde kendilerini yeterince rahat hissetmek kolay değildir, çünkü O'nlar aslında kalabalık içinde rahatsız olan insanlardır. Bazen bu rahatsızlıktan kurtulmak için partinin havasına uymağa çalışırlarsa da, görev duygusu fazla havalanmalarına izin vermeyecek kadar ısrarla beyinlerinde çınlar durur. Bazen Başak, bu konuda Oğlağı mumla aratabilir; bu gerçekten böyledir. Bunları havaya balonlar üflerken, ya da kumdan kaleler yaparken pek göremezsiniz. Başaklar, gün boyunca hayal kurmağa vakit bulamayacak kadar meşgul ve geceleri, genellikle, yıldızlara bakıp dilek dileyemeyecek kadar yorgun insanlardır.

Tipik bir Başak'ta ilk dikkatinizi çeken şey, kesinlikle kafasında çözmeğe çalıştığı ciddi bir problem olduğu izlenimidir. Ya da belli belirsiz, gizliden gizliye birşeye üzüldüğünü hissedersiniz. Herhalde öyledir. Üzüntü doğal olarak gelip O'nu bulur. Hattâ bu huyundan hoşlandığını bile söyleyen olur. Bu pek akıl alacak birşey değilse de, O'nun o tatlı tebessümü her zaman büyük bir üzüntüyü gizliyor gibidir.

Başka yıldız etkileri ve doğum haritasındaki diğer,durumlar tipik Başağın görünüşünü değiştirebilirse de, genel olarak O'nda dayanıklı bir yapı ve olağanüstü güzel, sakin bakışlı gözler arayabilirsiniz. Başağın gözleri çoğunlukla o kadar şaşırtıcı bir şekilde berraktır ki, neredeyse onlarda kendi aksinizi görebilirsiniz. Bu gözler zekâ ve düşünce berraklığıyla parlar. Başakların yüzünde, sanki o gizli üzüntüleri inkâr edercesine bir ruh temizliği ve sükûnet ifadesi vardır. Bunların çoğu, narin burunları, kulakları ve dudaklarıyla, son derece çekici insanlardır. Kuşkusuz, zarafet ve dikkati çeken bir güzelliğe sahip oldukları gibi, arada sırada su yüzüne çıkan hafif bir kendini beğenmişlikleri de olabilir. Başaklar kendi fotoğraflarını çok eleştirirler ve fotoğrafta ya da gerçekte nasıl göründükleri konusunda çok titiz davranırlar. O'nları yakından izlerseniz, kimsenin bakmadığını sandıkları zamanlarda, aynanın önünde kendilerini incelerken yakalayabilirsiniz. Başaklar her zaman şık, genellikle kılı kırk yaracak kadar titiz ve belki biraz tutucu giyinirler. Başak Maurice Chevalier belki şarkısız yakalanabilirdi, ama ceketi iliksiz ve kravatı iğnesiz yakalanamazdı.

Başaklar normal olarak minyon insanlardır; kuşkusuz dev yapılı değillerdir, ama adalelidirler ve narin görünüşlerinden umulmayacak kadar güçlüdürler. Bu insanlar iri yapılı, güçlü kuvvetli burçlardan daha uzun süre yoğun bir çalışmaya dayanabilirler; tabii eğer bu iş yükü altında sinirlerinin bozulmasını önleyebilirlerse. Dış görünüşleri dayanıklı ve sakin olmasına karşın, iç huzursuzluklar O'nları öylesine yıpratır ki, sindirim sistemi ve ruhsal dengeleri alt üst olur. Kaldırabileceklerinden daha fazla işle uğraşmak ve zorunluluklarını yerine getirmek için kopma noktasına kadar kendilerini zorlamak, birçok Başağın yıpranmış sinirlerinin dayanamayacağı şeylerdir. Hassas ve narin mekanizmaları pürüzsüz çalışırken ve tekerlekleri beyin yorgunluğuyla engellenmediği zaman, Başaklar sakin ve yumuşak insanlardır.

Başaklar hiç kuşkusuz güvenilir ve samimi kişilerdir. Bununla birlikte bir yere gitmek, ya da bir işi yapmak istemedikleri zaman hastaymış gibi davranabilirler, işte böyle zamanlarda Başağın gizli aktörlük yeteneği ortaya çıkar. Arada sırada, böyle hayali hastalıklara kendilerini de inandırmayı başarırlar. Ancak, Merküri etkisindeki bu insanların böyle kendilerini kandırdıkları dönemler çok kısa sürelidir. Başaklar giyimlerinde, yemeklerinde, çalışmalarında ve gönül işlerinde müşkülpesenttirler. Duştan yeni çıkmış gibi tertemiz görünen Başak arkadaşınız, herhalde gerçekten de yeni çıkmıştır. Tanıdığınız dört kişiyi bir araya getirseniz, O hepsinden daha çok banyo ve duş yapar. Aynı zamanda sağlık konusunda çok kesin fikirleri vardır, tembelliğe hiç gelemez, âşık bile olsa hayat ve insanlar konusunda hayale kapılmaz. Erkek olsun, kadın olsun, aşk hiçbir zaman Başağın ilişki kurduğu ya da sevdiği kişinin kusurlarına karşı gözlerini kör etmez. Deyim yerindeyse argodan nefret eden Başak bu sözden hoşlanmasa bile, "neyin nerede olduğunu bilir."

Kuşkusuz, Ağustos'un sonunda ve Eylül'de doğan herkesin titiz, müşkülpesent ve dogmatik olduğunu düşünmeniz doğru olmaz. Başakların çoğu Merküri zekâsıyla pırıl pırıl parlarlar. Şayet başka özelliklerini gözden kaçırmazsanız, karşı konulması kolay olmayan bir Merküri çekiciliğiyle ışıl ışıl göz alırlar. Bu özelliği en iyi kanıtlayan Sophia Loren bir Başak'tır. Kafasını temiz ve düzenli tutmakla çok meşgul olduğu için giyimine ve çevresine dikkat etmeyen bir Başağa rastlayabilirsiniz ve O'nu boş bulunduğu bir sırada yakalarsanız, bu da sizi yanıltabilir. Ama bekleyin. Er ya da geç O'nu halıdan bir toplu iğneyi alırken, saçını fırçalarken veya omuzundaki bir iplik parçasını ya da saç telini alırken göreceksiniz.

Hiç de olmayacak hayallere kapamamalarına karşın, Başakların aksine tatlı hayalciler gibi görünme özellikleri vardır. Sanki, akılcı kafalarının inanmayı ve izlemeyi reddettiği gökkuşağına, tepeden tırnağa bürünmüş gibidirler.

Bayağılıktan, aptallıktan ve dikkatsizlikten rahatsız olan Başaklar birdenbire hoşgörüsüz, huysuz, azarlayıcı ve sinirli davranabilirler. Ama çoğunlukla kibar insanlardır, çevrenizde ve özellikle hasta odalarının çevresinde aranan hoş ve yararlı kişilerdir. Hemşirelerin en iyilerinden bazıları bu burçta doğmuşlardır; anlayış ve iyi duygularla dolu aynı zamanda yeteneklidirler. Başınız ağrısa, size ilâç almak için hemen eczaneye koşacak kişi herhalde Başak arkadaşlarınız olacaktır. Eğer O'nun evindeyseniz, eczaneye koşmanıza gerek kalmaz, çünkü evde zaten minyatür bir eczane bulunur. Banyodaki ilâç dolabı mide ağrısı, kabızlık, karaciğer bozukluğu, hazımsızlık gibi rahatsızlıklara iyi gelecek ilaçlarla doludur. Vakit bulunca bu dolaba bir göz atın. O, içindeki her maddeyi ve ne işe yaradığını bilmedikçe ilaç almaz; bu bakımdan başağrınıza sebebine bağlı olarak hangi ilâcın en iyi geleceğini söylemekte uzmandır. Sık sık seyahat eden Başaklar, portatif eczanelerini de yanlarında taşırlar. Haplar ve ilâç şişeleri için ayrı bir çanta bile taşıyabilirler. Şayet alıştıkları belirli bir sabun veya losyon çeşidi varsa, bunları da o çantaya atmayı ihmal etmezler. Olurya; kaldıkları şehirde bu alıştıkları markaları satmıyorlarsa, felâket olur. Başak genellikle sabununu ve kullandığı diğer malzemeleri en az düzineyle satın alır bu da böyle şeyleri yolda satınalmak istememesinin bir başka nedenidir. Başak bazen yolculuklarda kendi suyunu da yanında taşır. Gülmeyin; alışık olmadığınız bir içme suyunun içindeki yabancı maddeler sindirim sisteminize girince neler olabileceğinden haberiniz var mı? Başaklar bunları size anlatabilir. Bu insanlar alıştıkları şeylere tam alışırlar ve tatil ya da iş yolculukları bu alışkanlıkları bozmaları için yeterli neden değildir. Eğer çoraplarının evdeki şifoniyerin sol orta çekmecesine konmasına alışmışsa, çoraplar otel odasında da aynı yere konacaktır. Şayet oteldeki şifoniyerde üç büyük çekmece var da, sağ sol diye bir ayırım yapma olanağı yoksa, Başak bir süre ne yapacağını bilemez ve sonunda çorapları bavulda bırakmağa karar verir, ama o gece de rahat bir uyku uyuyamaz. Ertesi sabah otelin lokantasındaki garson, Başak müşterisi üç dakika kaynamış yumurta istiyorsa bunun iki dakika kırk beş saniye olamayacağını çabucak öğrenir. Yahut yumurtanın yuvarlak tarafı üste gelecek şekilde yumurtalığa konmasını söylediyse, öyle konacak demektir. Garsona bahşişi de kesinlikle bu ayrıntılara gösterdiği dikkate göre verecektir.

Başak işlerinizi kılı kırk yaran ve sizi deliye çeviren tartışmalarla eleştirebilir. Ancak, sıkıştığınız zaman da, yardım etmekten başka hiçbir amaç gözetmeden, işlerinizi düzeltmek için hemen koşacaktır, Şayet yaptığınız iş sıkıcı ayrıntılarla sizi boğarak çıkmaza sokmuş ve vaktinde yetiştirememek umutsuzluğuna kapılmışsanız, Başak kollarını sıvayıp severek işe girişecektir. Çıkmaza giren işleri düzeltmeğe kalkışması, üstünlüğünü göstermek hevesinden doğmaz. Sadece, o düzenli Merküri kafası işin savsaklanmasına, ayrıntıların ihmal edilmesine ya da amacın karıştırılmasına tahammül edemez de, ondan. Bazen hattâ kendisinden istenmeden de işleri düzeltebilir. Bunu kabalık etmek istediği için yapmaz. Çıkmaza giren bir işi düzeltmek O'nda içgüdüsel bir özelliktir. O, parti bittikten sonra .evi derleyip toplamakta memnuniyetle ev sahibine yardım eden misafir tipidir. Ama, aynı zamanda öyle bir misafir tipidir ki sehpanın üstündeki çirkin lekeyi kapatmak için üstüne dikkatle Esquire dergisini yerleştirdiğinizi, kanepedeki sigara deliklerini gizlemek için yastıklar dizdiğinizi de hemen farkedecektir.

Terazi gibi Başak da huylarını, alışkanlıklarını hemen inkâr ediverir. Kendi hatâlarına karşı kördür ve kendi zaaflarını, başka herşeyi gördüğü o berrak ışıkta göremez gibidir. Ama gerçekte görür, hem de öyle ayrıntılarıyla görür ki, bunların genelleştirilmesini işitmeğe tahammül edemez. Tipik bir Başağa eleştirmeci, karamsar, telâşçı ve titiz olduğunu, diyet ve sağlık konularıyla aşırı ilgilendiğini söyleyin, düpedüz inkârla karşılaşacaksınız. Kim, O'mu? O hiç de öyle değildir. Bir Başak ev hanımından gelen ve küçük güzel bir el yazısıyla yazılmış, kendi Burcunun tarifinin neden kendisine hiç uymadığını tüm ayrıntılarıyla anlatan on sayfalık bir mektubu hâlâ saklarım. Bu hanım mektubunun bu kadar düzenli oluşunun ve şikâyetini kılı kırk yararcasına uzun uzun anlatışının O'nu nasıl da ele verdiğini hiç mi hiç farketmemiş.

"Ben derli toplu değilim," diye yazmış. "Evim korkunç dağınık." Ama şöyle devam etmiş, "Ne de olsa, iki çok küçük çocuğum var, sürekli ortalığı dağıtıyorlar, bu da beni çileden çıkarıyor. Günün her dakikasında arkalarından dağınıklarını topluyorum." (Sonra da, bitmez tükenmez günlük ev işlerini, büyük dikkatle birer birer anlatıyor.) "Her şeyi yerli yerinde tutmağa çalışıyorum ve komşularımın yaptığı gibi okuyarak ya da TV izleyerek vakit harcamıyorum. Ama akşam kocam eve geldiği zaman gene de her şey darma dağınık oluyor. Kocam uyuduktan sonra, gece yarısından sonraya kadar çalıştığım ve sabah kalkınca herşeyi düzenli bulacak şekilde evi derleyip topladığım için, sanırım kocamın şikâyet etmeğe hakkı yok. Kirli bir mutfakta kahvaltı yapamam. Pislik mikrop üretir ve aile için de hastalık hızla yayılır. Ne var ki, daha kocam işe gitmeden, herşey gene karmakarışık oluyor. Yani, sizin anlayacağınız, Başaklarla ilgili şu titizlik konusu beni gerçekten rahatsız ediyor. Ben hiç de titiz değilim. Ben ne evhamlı, ne de temizlik hastasıyım. Kocamın harcamalarını hiç eleştirmem, hiç olmazsa sık sık eleştirmem, çünkü bu kadına düşen bir iş değil... Tabii temiz tertipli olmayı isterim, ama bu çocuklarla bunu nasıl yaparım? Gerçekten, siz bunlara bir çare görebiliyorsanız... " ve mektup böyle sürüp gidiyor. (Doğal olarak, dikkatle adreslenip pullanmış bir cevap zarfı göndermeği de ihmal etmemiş.) Mektubunun son satırında şunu soruyor; "Burcumun özelliklerinin neden bana hiç uymadığını söyleyebilir misiniz?" Birgün bu sayfaları çerçeveletip, duvarda Başak Burcunun sembolünün altına asmayı düşünüyorum.

Bir oda dolusu insan içinde hiç güçlük çekmeden Başağı ayırdedebilmeniz gerekir. Çok uzun süre sessiz sedasız oturabilmek O'nun harcı değildir. Bir süre sonra gözle görülür şekilde huzursuzlanmağa, bir aşağı bir yukarı gezinmeğe ya da bir koltuktan öbürüne yer değiştirmeğe başlar. Sanki bir başka yerdeki başka bir randevusuna geç kalmış da acele ediyormuş gibi bir his yaratır. Aynı zamanda, yüzünde maske gibi bir sükûnet ifadesi vardır. Bütün bunlar, Başağın dışardan pek belli olmayan gerginliğinden kaynaklanır. Ne var ki, bu gerginlik sindirim sistemini altüst edebilir. Ekseriya yanında sindirim ilaçları taşımasının nedeni budur.

Bu insanların sevgide ve para harcamada aşırı bir gösterişe kaçtıklarını göremezsiniz. Her iki alanda da normal akılcılıkla hareket ederler, aşkta, gösterişe kaçmadan, sakin ve sürekli bir sevgi gösterirler. Para harcarken de aynı şekilde tutucudurlar. Tuhaftır ki, severek başkalarının yardımına koşan Başaklar, başkaları kendilerine yardım etmek istediği zaman neredeyse asabi ve yoğun bir hoşnutsuzluk gösterirler. Hangi nedenle olursa olsun, başkalarına karşı minnet altında kalmak istemezler. Hiçbir şey için kendilerinden başka kimseye güvenmek de istemezler. Ruhlarının derinlerine yerleşmiş olan yaşlanınca başkalarına muhtaç olma korkusu onların çoğunu cimrilik derecesinde ekonomik yaşamağa zorlar. Aslında O'nlar için cimri sözünü kullanmak gerçekten haksızlık olur. Tam bir güvenlik içinde olduğu ve gelecek endişesi olmadığı zaman, Başak daha özgürce para harcayacaktır. Ancak, verdiği paranın karşılığını tam olarak almak ister, yoksa aldığı şeyi mağazaya geri götürecek ve parasını geri alacaktır.

Her ne kadar dilencilere ve aylak müsriflere kesinlikle hiçbir sempati duymazsa da, Başak, sıkıntıda olan bir dosta karşı son derece cömerttir. Kendi ihtiyaçları söz konusu olduğunda hemen hemen cimrice davranan Başak, gerçekten hak edenlere, ya da gerçekten sevdiği kişilere mâlî yardım konusunda güzel jestler yapacaktır. Ancak, O'nu hiçbir zaman parayı hesapsız savururken göremezsiniz; çünkü israf O'nun en çok sinirlendiği şeylerden biridir. Başaklar sahip oldukları şeyleri elde edebilmek için çok çalışmışlardır, bu yüzden savurganlık onlarda her zaman şok yaratır. Genellikle müsrifler ve çok tembel insanlar hakkında acımasız şeyler söylerler.

Başağın eleştirilerinin acısını giderecek tek şey varsa, o da, sizi eleştirdiği kadar gizlice kendisini de eleştirdiğini bilmektir. Kusurları görmemek elinde değildir, çünkü O, vazodaki en küçük çatlağı farketmek için yaratılmıştır. Savurganlığa karşı ne kadar hoşgörüsüzse, gecikmeye karşı da o kadar hoşgörüsüzdür, Aslında, gecikme de bir çeşit israftır. Bu bir zaman israfıdır ki, yaşam zamanla örülmüştür. O halde, Başağın iğneleyici eleştirisine hedef olmak istemiyorsanız, dakik olun. Frank Sinatra'mn dostları, eğer şarkıcı "yemek sekizde" dediyse sekizde olduğunu, sekiz onbeşte ya da sekiz otuzda olmadığını öğrenmişlerdir. Sinatra sıcak, ateşli bir Yay Burcu insanı olmasına karşın, Başak etkileri taşır; bu' da O'nun neden provalara bu kadar özen gösterdiğini ve müzik aranjmanlarının ayrıntılarında neden bu kadar titiz olduğunu açıkça anlatmağa yeter. Plâk doldururken her notanın ve her tonun tamamiyle kusursuz olması ve her parçanın O tatmin oluncaya kadar tekrarlanması gerekir. Yay Burcunun ateşine ve sıcaklığına böylesine kılı kırk yaran bir titizliği ve kusursuz zevki ekleyin, her şarkısını neden bu kadar çok sattığını anlarsınız.

Başaklar genellikle kendi kişisel ihtiraslarını tatmin etmekten daha çok başkalarına hizmet etmekten mutluluk duydukları halde, kendilerine neden bazen bencil dendiğini anlamak güçtür. Bu bencil sözü herhalde Başağın "Hayır" deme ve bunda samimi olma yeteneğinden kaynaklanmaktadır. Özgürce tüm zamanını ve enerjisini harcar, ama akıl ve insaf sınırının ötesine geçmez. Talepler aşırı bir hal almağa başlayınca Başak kendini çeker ve açıkça itiraz eder; belki de fazla açıkça... Başkalarının kusurlarını göstermekten hoşlanırsa da, kendi yanlışlarının açıkça eleştirilmesine müthiş içerler. Başak bir hatâ yaptığı zaman, ki bu nadiren olacaktır, O'nun dostluğunu kaybetmek istemiyorsanız, bunu kendisine kırmayacak şekilde ustalıkla söyleyin.

Fazla çalışma, ruhsal gerginlik ve karamsarlık yüzünden hasta olacak kadar üzülmedikçe, yolculuklarında ilâç çantasını yanlarında taşımalarına karşın, Başaklar şaşılacak kadar sağlıklıdırlar. Kendilerine iyi bakarlar ve diyetlerine titizlik, gösterirler. Gene de mide bozuklukları barsaklarda kronik ağrılar, baş ağrıları ve ayak sorunları gibi ufak tefek rahatsızlıklardan şikâyetçi olabilirler. Solunum yollarında soğuk algınlığı belirtileri olduğu zaman kendilerine bebek gibi bakarlar, çünkü eğer kendi gezegenleri doğum haritasında kötü etkiler almışsa, Başaklar akciğer hastalıklarına yatkındırlar. Kalçalarda, kollarda, omuzlarda ağrılar, gut, mafsal iltihabı, romatizma şikâyetleri ve bazen hafif karaciğer ve arka ağrıları olabilir. Ancak, Başağın sağlığına dikkat etmesi önemli hastalıkların çoğunu önleyecektir. Bunların çoğu vejeteryandır. Eğer değillerse, bahse girebilirsiniz ki, ne yemeleri ve yiyeceklerinin nasıl pişirilmesi gerektiğini kesinlikle çok iyi bilirler. Arada sırada kıyma yoğurmak için lâstik eldivenler giyen ya da her gece diş fırçasını kaynatan mikrop hastası bir Başağa rastlayabilirsiniz, ama bunlar çok az rastlanan aşırılardır. Gene de, sıradan bir Başak bile yemeğe oturmadan önce ellerim dikkatle yıkayacaktır.

Başaklar kedileri, köpekleri ve küçük çaresiz yaratıkları severler. Aynı zamanda dürüstlüğü, dakikliği, ekonomiyi, akılcılığı ve akılcı bir seçiciliği de severler. Sulu duygusallıktan, pislikten, kabalık ve terbiyesizlikten, şapşallıktan ve aylaklıktan nefret ederler. Onlarınki, son derece zevk sahibi olan pratik bir yaratılıştır. Başaklar; keskin sezgileri kendi arzularını kirli, ihtiraslı düşüncelerden uzak tutan, gerçek kendini bilen kişilerdir. Başağın rüyalarında taptaze bir esinti eserek onları aşırı, asılsız hayallerden arındırır. Bir kez yaşamın karmaşık ayrıntılarıyla başa çıkmayı öğrenince, bu olayların kendisini yönlendirmesine razı olacağına, kendisi başka her hangi bir burçtan daha çok kendi kaderine şekil vermeği başarır.

Serin, yeşil yeşim taşı ve saf platin Başağı tamamlar ve O'na şans getirir. Ancak Başakların iyi şansını her zaman beş türlü yalnızlık izler ve görevin sürekli çağıran sesi bu hassas kalplere hiç huzur vermez. Başakların yüzündeki o utangaç dalgın gülümseyişin ardında her zaman bir iki sır gizlendiğini unutmayın. Çok sevdiği gri, bej, denizci mavisi, yeşilin her tonu ve bembeyaz giysilerinin içindeki Başağın sakin kanında hera Merkürinin cıvası, hem de Vulkan'ın uzaktan duyulan gök gürültüsü vardır. Ciddi görünüşünün altında, Başağın çekici ruhu yatar; düşünce ve amaç temizliği Başağın sümbülüyle sembolize edilir. Bir kez bu kutsal çiçeğin kolcusunu tanıdıktan sonra, hiç bir zaman onun büyüsünden kendinizi kurtaramazsınız. O her ilkbaharda yeniden açarak anılarını tazeleyecektir. Başağın kalplere kendini hatırlatan özel, gizli bir büyüsü vardır.