BASAK
Başak Bekâret burcudur, ancak, sembolizmi
fazla ciddiye almamak gerekir. Eylül ayındaki bir doğum gününün
bekâretin garantisi olmadığı konusunda size teminat verebilirim.
Pekçok Başak bekâr kalırsa da, pekçoğu da sonunda evlilik
mutluluğuna erişir. Evlilik, Başak Burcunun yapısına göre
doğal bir durum olmadığından, Başaklar anî ateşli
bir arzu ve ihtirasa kapılarak evlenme kararı vermezler. Bu bakımdan,
pek çok Başağın evlilik yaşamını çok başarıyla
sürdürmeleri ve hemen hemen her zaman kendilerini ailelerine adamaları
şaşırtıcıdır.
Evli ya da bekâr olsun, kalabalık içinde Başağı belirlemek
oldukça kolaydır. Bir kere, pek gürültü yapmayacaktır. Kesinlikle
geveze değildir ve yalnız görünümüyle göze çarpar. Orada, köşedeki,
kolunun altında lügat olan nazik, çekici adamı görüyor musunuz?
Tik-tak saat gibi işleyen kafasıyla hiç kaçırmadan saatleri
izleyen ve düzenli bir şekilde en küçük ayrıntılara dikkat
eden adamı? Yakından bakarsanız, her dakikayı değerini
bilerek ölçtüğünü görebilirsiniz, işte O, Başak'tır. Güzel,
tatlı bakışlı gözleriyle, otobüs bekleyen şu halim
selim kızı görüyor musunuz? Yepyeni beyaz eldivenlerine, sakin tavırlarına
dikkat edin. Otobüse ödeyeceği parayı kuruşu kuruşuna
avucunda tutmaktadır. Şoföre beş dolar bozup bozmayacağını
sormasına hiç gerek yok. işte O, bir Başak'tır.
Bu kusursuzluk meraklılarının peşindeyseniz, sosyal toplantılar
O'nları arayabileceğiniz en uygun yerler değildir. O'nları
bir kokteyl partinin kalabalığı içinde değil, geç
saatlerde büroda çalışırken bulmanız daha olasıdır.
Başak'lar için, vur patlasın çal oynasın havasındaki toplu
eğlencelerde kendilerini yeterince rahat hissetmek kolay değildir,
çünkü O'nlar aslında kalabalık içinde rahatsız olan insanlardır.
Bazen bu rahatsızlıktan kurtulmak için partinin havasına uymağa
çalışırlarsa da, görev duygusu fazla havalanmalarına izin
vermeyecek kadar ısrarla beyinlerinde çınlar durur. Bazen Başak,
bu konuda Oğlağı mumla aratabilir; bu gerçekten böyledir.
Bunları havaya balonlar üflerken, ya da kumdan kaleler yaparken pek göremezsiniz.
Başaklar, gün boyunca hayal kurmağa vakit bulamayacak kadar meşgul
ve geceleri, genellikle, yıldızlara bakıp dilek dileyemeyecek
kadar yorgun insanlardır.
Tipik bir Başak'ta ilk dikkatinizi çeken şey, kesinlikle kafasında
çözmeğe çalıştığı ciddi bir problem olduğu
izlenimidir. Ya da belli belirsiz, gizliden gizliye birşeye üzüldüğünü
hissedersiniz. Herhalde öyledir. Üzüntü doğal olarak gelip O'nu bulur.
Hattâ bu huyundan hoşlandığını bile söyleyen olur. Bu
pek akıl alacak birşey değilse de, O'nun o tatlı tebessümü
her zaman büyük bir üzüntüyü gizliyor gibidir.
Başka yıldız etkileri ve doğum haritasındaki diğer,durumlar
tipik Başağın görünüşünü değiştirebilirse de,
genel olarak O'nda dayanıklı bir yapı ve olağanüstü güzel,
sakin bakışlı gözler arayabilirsiniz. Başağın gözleri
çoğunlukla o kadar şaşırtıcı bir şekilde
berraktır ki, neredeyse onlarda kendi aksinizi görebilirsiniz. Bu gözler
zekâ ve düşünce berraklığıyla parlar. Başakların
yüzünde, sanki o gizli üzüntüleri inkâr edercesine bir ruh temizliği
ve sükûnet ifadesi vardır. Bunların çoğu, narin burunları,
kulakları ve dudaklarıyla, son derece çekici insanlardır. Kuşkusuz,
zarafet ve dikkati çeken bir güzelliğe sahip oldukları gibi, arada sırada
su yüzüne çıkan hafif bir kendini beğenmişlikleri de olabilir.
Başaklar kendi fotoğraflarını çok eleştirirler ve fotoğrafta
ya da gerçekte nasıl göründükleri konusunda çok titiz davranırlar.
O'nları yakından izlerseniz, kimsenin bakmadığını
sandıkları zamanlarda, aynanın önünde kendilerini incelerken
yakalayabilirsiniz. Başaklar her zaman şık, genellikle kılı
kırk yaracak kadar titiz ve belki biraz tutucu giyinirler. Başak
Maurice Chevalier belki şarkısız yakalanabilirdi, ama ceketi
iliksiz ve kravatı iğnesiz yakalanamazdı.
Başaklar normal olarak minyon insanlardır; kuşkusuz dev yapılı
değillerdir, ama adalelidirler ve narin görünüşlerinden umulmayacak
kadar güçlüdürler. Bu insanlar iri yapılı, güçlü kuvvetli burçlardan
daha uzun süre yoğun bir çalışmaya dayanabilirler; tabii eğer
bu iş yükü altında sinirlerinin bozulmasını önleyebilirlerse.
Dış görünüşleri dayanıklı ve sakin olmasına karşın,
iç huzursuzluklar O'nları öylesine yıpratır ki, sindirim
sistemi ve ruhsal dengeleri alt üst olur. Kaldırabileceklerinden daha
fazla işle uğraşmak ve zorunluluklarını yerine getirmek
için kopma noktasına kadar kendilerini zorlamak, birçok Başağın
yıpranmış sinirlerinin dayanamayacağı şeylerdir.
Hassas ve narin mekanizmaları pürüzsüz çalışırken ve
tekerlekleri beyin yorgunluğuyla engellenmediği zaman, Başaklar
sakin ve yumuşak insanlardır.
Başaklar hiç kuşkusuz güvenilir ve samimi kişilerdir. Bununla
birlikte bir yere gitmek, ya da bir işi yapmak istemedikleri zaman hastaymış
gibi davranabilirler, işte böyle zamanlarda Başağın gizli
aktörlük yeteneği ortaya çıkar. Arada sırada, böyle hayali
hastalıklara kendilerini de inandırmayı başarırlar.
Ancak, Merküri etkisindeki bu insanların böyle kendilerini kandırdıkları
dönemler çok kısa sürelidir. Başaklar giyimlerinde, yemeklerinde,
çalışmalarında ve gönül işlerinde müşkülpesenttirler.
Duştan yeni çıkmış gibi tertemiz görünen Başak
arkadaşınız, herhalde gerçekten de yeni çıkmıştır.
Tanıdığınız dört kişiyi bir araya getirseniz, O
hepsinden daha çok banyo ve duş yapar. Aynı zamanda sağlık
konusunda çok kesin fikirleri vardır, tembelliğe hiç gelemez, âşık
bile olsa hayat ve insanlar konusunda hayale kapılmaz. Erkek olsun, kadın
olsun, aşk hiçbir zaman Başağın ilişki kurduğu ya
da sevdiği kişinin kusurlarına karşı gözlerini kör
etmez. Deyim yerindeyse argodan nefret eden Başak bu sözden hoşlanmasa
bile, "neyin nerede olduğunu bilir."
Kuşkusuz, Ağustos'un sonunda ve Eylül'de doğan herkesin titiz, müşkülpesent
ve dogmatik olduğunu düşünmeniz doğru olmaz. Başakların
çoğu Merküri zekâsıyla pırıl pırıl parlarlar.
Şayet başka özelliklerini gözden kaçırmazsanız, karşı
konulması kolay olmayan bir Merküri çekiciliğiyle ışıl
ışıl göz alırlar. Bu özelliği en iyi kanıtlayan
Sophia Loren bir Başak'tır. Kafasını temiz ve düzenli
tutmakla çok meşgul olduğu için giyimine ve çevresine dikkat
etmeyen bir Başağa rastlayabilirsiniz ve O'nu boş bulunduğu
bir sırada yakalarsanız, bu da sizi yanıltabilir. Ama bekleyin.
Er ya da geç O'nu halıdan bir toplu iğneyi alırken, saçını
fırçalarken veya omuzundaki bir iplik parçasını ya da saç
telini alırken göreceksiniz.
Hiç de olmayacak hayallere kapamamalarına karşın, Başakların
aksine tatlı hayalciler gibi görünme özellikleri vardır. Sanki, akılcı
kafalarının inanmayı ve izlemeyi reddettiği gökkuşağına,
tepeden tırnağa bürünmüş gibidirler.
Bayağılıktan, aptallıktan ve dikkatsizlikten rahatsız
olan Başaklar birdenbire hoşgörüsüz, huysuz, azarlayıcı
ve sinirli davranabilirler. Ama çoğunlukla kibar insanlardır, çevrenizde
ve özellikle hasta odalarının çevresinde aranan hoş ve yararlı
kişilerdir. Hemşirelerin en iyilerinden bazıları bu burçta
doğmuşlardır; anlayış ve iyi duygularla dolu aynı
zamanda yeteneklidirler. Başınız ağrısa, size ilâç
almak için hemen eczaneye koşacak kişi herhalde Başak arkadaşlarınız
olacaktır. Eğer O'nun evindeyseniz, eczaneye koşmanıza gerek
kalmaz, çünkü evde zaten minyatür bir eczane bulunur. Banyodaki ilâç dolabı
mide ağrısı, kabızlık, karaciğer bozukluğu,
hazımsızlık gibi rahatsızlıklara iyi gelecek ilaçlarla
doludur. Vakit bulunca bu dolaba bir göz atın. O, içindeki her maddeyi ve
ne işe yaradığını bilmedikçe ilaç almaz; bu bakımdan
başağrınıza sebebine bağlı olarak hangi ilâcın
en iyi geleceğini söylemekte uzmandır. Sık sık seyahat eden
Başaklar, portatif eczanelerini de yanlarında taşırlar.
Haplar ve ilâç şişeleri için ayrı bir çanta bile taşıyabilirler.
Şayet alıştıkları belirli bir sabun veya losyon çeşidi
varsa, bunları da o çantaya atmayı ihmal etmezler. Olurya; kaldıkları
şehirde bu alıştıkları markaları satmıyorlarsa,
felâket olur. Başak genellikle sabununu ve kullandığı diğer
malzemeleri en az düzineyle satın alır bu da böyle şeyleri
yolda satınalmak istememesinin bir başka nedenidir. Başak bazen
yolculuklarda kendi suyunu da yanında taşır. Gülmeyin; alışık
olmadığınız bir içme suyunun içindeki yabancı
maddeler sindirim sisteminize girince neler olabileceğinden haberiniz var mı?
Başaklar bunları size anlatabilir. Bu insanlar alıştıkları
şeylere tam alışırlar ve tatil ya da iş yolculukları
bu alışkanlıkları bozmaları için yeterli neden değildir.
Eğer çoraplarının evdeki şifoniyerin sol orta çekmecesine
konmasına alışmışsa, çoraplar otel odasında da
aynı yere konacaktır. Şayet oteldeki şifoniyerde üç büyük
çekmece var da, sağ sol diye bir ayırım yapma olanağı
yoksa, Başak bir süre ne yapacağını bilemez ve sonunda çorapları
bavulda bırakmağa karar verir, ama o gece de rahat bir uyku uyuyamaz.
Ertesi sabah otelin lokantasındaki garson, Başak müşterisi üç
dakika kaynamış yumurta istiyorsa bunun iki dakika kırk beş
saniye olamayacağını çabucak öğrenir. Yahut yumurtanın
yuvarlak tarafı üste gelecek şekilde yumurtalığa konmasını
söylediyse, öyle konacak demektir. Garsona bahşişi de kesinlikle bu
ayrıntılara gösterdiği dikkate göre verecektir.
Başak işlerinizi kılı kırk yaran ve sizi deliye çeviren
tartışmalarla eleştirebilir. Ancak, sıkıştığınız
zaman da, yardım etmekten başka hiçbir amaç gözetmeden, işlerinizi
düzeltmek için hemen koşacaktır, Şayet yaptığınız
iş sıkıcı ayrıntılarla sizi boğarak çıkmaza
sokmuş ve vaktinde yetiştirememek umutsuzluğuna kapılmışsanız,
Başak kollarını sıvayıp severek işe girişecektir.
Çıkmaza giren işleri düzeltmeğe kalkışması, üstünlüğünü
göstermek hevesinden doğmaz. Sadece, o düzenli Merküri kafası işin
savsaklanmasına, ayrıntıların ihmal edilmesine ya da amacın
karıştırılmasına tahammül edemez de, ondan. Bazen hattâ
kendisinden istenmeden de işleri düzeltebilir. Bunu kabalık etmek
istediği için yapmaz. Çıkmaza giren bir işi düzeltmek O'nda içgüdüsel
bir özelliktir. O, parti bittikten sonra .evi derleyip toplamakta memnuniyetle
ev sahibine yardım eden misafir tipidir. Ama, aynı zamanda öyle bir
misafir tipidir ki sehpanın üstündeki çirkin lekeyi kapatmak için üstüne
dikkatle Esquire dergisini yerleştirdiğinizi, kanepedeki sigara
deliklerini gizlemek için yastıklar dizdiğinizi de hemen
farkedecektir.
Terazi gibi Başak da huylarını, alışkanlıklarını
hemen inkâr ediverir. Kendi hatâlarına karşı kördür ve kendi
zaaflarını, başka herşeyi gördüğü o berrak
ışıkta göremez gibidir. Ama gerçekte görür, hem de öyle ayrıntılarıyla
görür ki, bunların genelleştirilmesini işitmeğe tahammül
edemez. Tipik bir Başağa eleştirmeci, karamsar, telâşçı
ve titiz olduğunu, diyet ve sağlık konularıyla aşırı
ilgilendiğini söyleyin, düpedüz inkârla karşılaşacaksınız.
Kim, O'mu? O hiç de öyle değildir. Bir Başak ev hanımından
gelen ve küçük güzel bir el yazısıyla yazılmış,
kendi Burcunun tarifinin neden kendisine hiç uymadığını tüm
ayrıntılarıyla anlatan on sayfalık bir mektubu hâlâ saklarım.
Bu hanım mektubunun bu kadar düzenli oluşunun ve şikâyetini kılı
kırk yararcasına uzun uzun anlatışının O'nu nasıl
da ele verdiğini hiç mi hiç farketmemiş.
"Ben derli toplu değilim," diye yazmış. "Evim
korkunç dağınık." Ama şöyle devam etmiş,
"Ne de olsa, iki çok küçük çocuğum var, sürekli ortalığı
dağıtıyorlar, bu da beni çileden çıkarıyor. Günün
her dakikasında arkalarından dağınıklarını
topluyorum." (Sonra da, bitmez tükenmez günlük ev işlerini, büyük
dikkatle birer birer anlatıyor.) "Her şeyi yerli yerinde tutmağa
çalışıyorum ve komşularımın yaptığı
gibi okuyarak ya da TV izleyerek vakit harcamıyorum. Ama akşam kocam
eve geldiği zaman gene de her şey darma dağınık oluyor.
Kocam uyuduktan sonra, gece yarısından sonraya kadar çalıştığım
ve sabah kalkınca herşeyi düzenli bulacak şekilde evi derleyip
topladığım için, sanırım kocamın şikâyet
etmeğe hakkı yok. Kirli bir mutfakta kahvaltı yapamam. Pislik
mikrop üretir ve aile için de hastalık hızla yayılır. Ne
var ki, daha kocam işe gitmeden, herşey gene karmakarışık
oluyor. Yani, sizin anlayacağınız, Başaklarla ilgili şu
titizlik konusu beni gerçekten rahatsız ediyor. Ben hiç de titiz değilim.
Ben ne evhamlı, ne de temizlik hastasıyım. Kocamın
harcamalarını hiç eleştirmem, hiç olmazsa sık sık eleştirmem,
çünkü bu kadına düşen bir iş değil... Tabii temiz
tertipli olmayı isterim, ama bu çocuklarla bunu nasıl yaparım?
Gerçekten, siz bunlara bir çare görebiliyorsanız... " ve mektup böyle
sürüp gidiyor. (Doğal olarak, dikkatle adreslenip pullanmış bir
cevap zarfı göndermeği de ihmal etmemiş.) Mektubunun son satırında
şunu soruyor; "Burcumun özelliklerinin neden bana hiç uymadığını
söyleyebilir misiniz?" Birgün bu sayfaları çerçeveletip, duvarda
Başak Burcunun sembolünün altına asmayı düşünüyorum.
Bir oda dolusu insan içinde hiç güçlük çekmeden Başağı ayırdedebilmeniz
gerekir. Çok uzun süre sessiz sedasız oturabilmek O'nun harcı değildir.
Bir süre sonra gözle görülür şekilde huzursuzlanmağa, bir aşağı
bir yukarı gezinmeğe ya da bir koltuktan öbürüne yer değiştirmeğe
başlar. Sanki bir başka yerdeki başka bir randevusuna geç kalmış
da acele ediyormuş gibi bir his yaratır. Aynı zamanda, yüzünde
maske gibi bir sükûnet ifadesi vardır. Bütün bunlar, Başağın
dışardan pek belli olmayan gerginliğinden kaynaklanır. Ne
var ki, bu gerginlik sindirim sistemini altüst edebilir. Ekseriya yanında
sindirim ilaçları taşımasının nedeni budur.
Bu insanların sevgide ve para harcamada aşırı bir gösterişe
kaçtıklarını göremezsiniz. Her iki alanda da normal akılcılıkla
hareket ederler, aşkta, gösterişe kaçmadan, sakin ve sürekli bir
sevgi gösterirler. Para harcarken de aynı şekilde tutucudurlar.
Tuhaftır ki, severek başkalarının yardımına koşan
Başaklar, başkaları kendilerine yardım etmek istediği
zaman neredeyse asabi ve yoğun bir hoşnutsuzluk gösterirler. Hangi
nedenle olursa olsun, başkalarına karşı minnet altında
kalmak istemezler. Hiçbir şey için kendilerinden başka kimseye güvenmek
de istemezler. Ruhlarının derinlerine yerleşmiş olan yaşlanınca
başkalarına muhtaç olma korkusu onların çoğunu cimrilik
derecesinde ekonomik yaşamağa zorlar. Aslında O'nlar için cimri
sözünü kullanmak gerçekten haksızlık olur. Tam bir güvenlik içinde
olduğu ve gelecek endişesi olmadığı zaman, Başak
daha özgürce para harcayacaktır. Ancak, verdiği paranın karşılığını
tam olarak almak ister, yoksa aldığı şeyi mağazaya geri
götürecek ve parasını geri alacaktır.
Her ne kadar dilencilere ve aylak müsriflere kesinlikle hiçbir sempati
duymazsa da, Başak, sıkıntıda olan bir dosta karşı
son derece cömerttir. Kendi ihtiyaçları söz konusu olduğunda hemen
hemen cimrice davranan Başak, gerçekten hak edenlere, ya da gerçekten
sevdiği kişilere mâlî yardım konusunda güzel jestler yapacaktır.
Ancak, O'nu hiçbir zaman parayı hesapsız savururken göremezsiniz;
çünkü israf O'nun en çok sinirlendiği şeylerden biridir. Başaklar
sahip oldukları şeyleri elde edebilmek için çok çalışmışlardır,
bu yüzden savurganlık onlarda her zaman şok yaratır. Genellikle
müsrifler ve çok tembel insanlar hakkında acımasız şeyler
söylerler.
Başağın eleştirilerinin acısını giderecek tek
şey varsa, o da, sizi eleştirdiği kadar gizlice kendisini de eleştirdiğini
bilmektir. Kusurları görmemek elinde değildir, çünkü O, vazodaki
en küçük çatlağı farketmek için yaratılmıştır.
Savurganlığa karşı ne kadar hoşgörüsüzse, gecikmeye
karşı da o kadar hoşgörüsüzdür, Aslında, gecikme de bir
çeşit israftır. Bu bir zaman israfıdır ki, yaşam
zamanla örülmüştür. O halde, Başağın iğneleyici eleştirisine
hedef olmak istemiyorsanız, dakik olun. Frank Sinatra'mn dostları, eğer
şarkıcı "yemek sekizde" dediyse sekizde olduğunu,
sekiz onbeşte ya da sekiz otuzda olmadığını öğrenmişlerdir.
Sinatra sıcak, ateşli bir Yay Burcu insanı olmasına karşın,
Başak etkileri taşır; bu' da O'nun neden provalara bu kadar özen
gösterdiğini ve müzik aranjmanlarının ayrıntılarında
neden bu kadar titiz olduğunu açıkça anlatmağa yeter. Plâk
doldururken her notanın ve her tonun tamamiyle kusursuz olması ve her
parçanın O tatmin oluncaya kadar tekrarlanması gerekir. Yay Burcunun
ateşine ve sıcaklığına böylesine kılı kırk
yaran bir titizliği ve kusursuz zevki ekleyin, her şarkısını
neden bu kadar çok sattığını anlarsınız.
Başaklar genellikle kendi kişisel ihtiraslarını tatmin
etmekten daha çok başkalarına hizmet etmekten mutluluk duydukları
halde, kendilerine neden bazen bencil dendiğini anlamak güçtür. Bu
bencil sözü herhalde Başağın "Hayır" deme ve
bunda samimi olma yeteneğinden kaynaklanmaktadır. Özgürce tüm zamanını
ve enerjisini harcar, ama akıl ve insaf sınırının ötesine
geçmez. Talepler aşırı bir hal almağa başlayınca
Başak kendini çeker ve açıkça itiraz eder; belki de fazla açıkça...
Başkalarının kusurlarını göstermekten hoşlanırsa
da, kendi yanlışlarının açıkça eleştirilmesine müthiş
içerler. Başak bir hatâ yaptığı zaman, ki bu nadiren
olacaktır, O'nun dostluğunu kaybetmek istemiyorsanız, bunu
kendisine kırmayacak şekilde ustalıkla söyleyin.
Fazla çalışma, ruhsal gerginlik ve karamsarlık yüzünden hasta
olacak kadar üzülmedikçe, yolculuklarında ilâç çantasını
yanlarında taşımalarına karşın, Başaklar
şaşılacak kadar sağlıklıdırlar. Kendilerine
iyi bakarlar ve diyetlerine titizlik, gösterirler. Gene de mide bozuklukları
barsaklarda kronik ağrılar, baş ağrıları ve ayak
sorunları gibi ufak tefek rahatsızlıklardan şikâyetçi
olabilirler. Solunum yollarında soğuk algınlığı
belirtileri olduğu zaman kendilerine bebek gibi bakarlar, çünkü eğer
kendi gezegenleri doğum haritasında kötü etkiler almışsa,
Başaklar akciğer hastalıklarına yatkındırlar. Kalçalarda,
kollarda, omuzlarda ağrılar, gut, mafsal iltihabı, romatizma
şikâyetleri ve bazen hafif karaciğer ve arka ağrıları
olabilir. Ancak, Başağın sağlığına dikkat
etmesi önemli hastalıkların çoğunu önleyecektir. Bunların
çoğu vejeteryandır. Eğer değillerse, bahse girebilirsiniz
ki, ne yemeleri ve yiyeceklerinin nasıl pişirilmesi gerektiğini
kesinlikle çok iyi bilirler. Arada sırada kıyma yoğurmak için lâstik
eldivenler giyen ya da her gece diş fırçasını kaynatan
mikrop hastası bir Başağa rastlayabilirsiniz, ama bunlar çok az
rastlanan aşırılardır. Gene de, sıradan bir Başak
bile yemeğe oturmadan önce ellerim dikkatle yıkayacaktır.
Başaklar kedileri, köpekleri ve küçük çaresiz yaratıkları
severler. Aynı zamanda dürüstlüğü, dakikliği, ekonomiyi, akılcılığı
ve akılcı bir seçiciliği de severler. Sulu duygusallıktan,
pislikten, kabalık ve terbiyesizlikten, şapşallıktan ve
aylaklıktan nefret ederler. Onlarınki, son derece zevk sahibi olan
pratik bir yaratılıştır. Başaklar; keskin sezgileri
kendi arzularını kirli, ihtiraslı düşüncelerden uzak
tutan, gerçek kendini bilen kişilerdir. Başağın rüyalarında
taptaze bir esinti eserek onları aşırı, asılsız
hayallerden arındırır. Bir kez yaşamın karmaşık
ayrıntılarıyla başa çıkmayı öğrenince, bu
olayların kendisini yönlendirmesine razı olacağına, kendisi
başka her hangi bir burçtan daha çok kendi kaderine şekil vermeği
başarır.
Serin, yeşil yeşim taşı ve saf platin Başağı
tamamlar ve O'na şans getirir. Ancak Başakların iyi şansını
her zaman beş türlü yalnızlık izler ve görevin sürekli çağıran
sesi bu hassas kalplere hiç huzur vermez. Başakların yüzündeki o
utangaç dalgın gülümseyişin ardında her zaman bir iki sır
gizlendiğini unutmayın. Çok sevdiği gri, bej, denizci mavisi, yeşilin
her tonu ve bembeyaz giysilerinin içindeki Başağın sakin kanında
hera Merkürinin cıvası, hem de Vulkan'ın uzaktan duyulan gök gürültüsü
vardır. Ciddi görünüşünün altında, Başağın çekici
ruhu yatar; düşünce ve amaç temizliği Başağın sümbülüyle
sembolize edilir. Bir kez bu kutsal çiçeğin kolcusunu tanıdıktan
sonra, hiç bir zaman onun büyüsünden kendinizi kurtaramazsınız. O
her ilkbaharda yeniden açarak anılarını tazeleyecektir. Başağın
kalplere kendini hatırlatan özel, gizli bir büyüsü vardır.