YAY
Bu burcun bir örneğini bulmak, bir kütüğün
üstünden aşağı yuvarlanmak kadar kolaydır desem, gene de
doğru olmaz; bu, bir kütüğün üstünden yuvarlanmaktan daha kolaydır.
Her hangi bir partiyi alın ve en canlı grubun merkezine bakın. Ağzındaki
çam dalıyla neşe içinde oturan adamı görüyor musunuz? O, gene
bir çam devirdiği halde henüz bunun farkında bile olmayan Yay burcu
insanıdır. Kırdığı potu öğrendiği zaman
biraz şaşıracak, çevresindeki insanlar da oldukça öfkeli görünecekler.
Yay size doğru yürüyecek , sırtınıza canı gönülden
küçük bir tokat indirecek ve geniş, dostça bir tebessümle gülecek.
Sonra sizi şöyle bir sözle selamlayacak "Söyle bakalım, bu
kadar yaşlıyken böyle genç görünmeyi nasıl başarıyorsun?"
Ya da, "Hey, bu dik yakalı kazak sana çok yakışmış.
Her zaman bunu giy. Katmerli gerdanını örtüyor." Böyle neşeli
gülmeğe devam ederken, sizin tebessümünüz biraz solmağa başlayacak.
Böyle birdenbire nevrinizin dönmesi için ne söylediğini kavraması
biraz zaman alacak; bunda alınacak ne olduğunu anlaması daha da
uzun sürecek. Sonra açıklamağa çalışacak. Soğukkanlılığınızı
muhafaza edin. Bu daha da beter olacak.
Hay Allah, O'nun ne demek istediğini anlayamadınız mı? Otuz
sekiz yaşındayken (asıl yaşınızdan altı yaş
fazla), yirmi beşinde görünmenizi harika buluyor. Katmerli gerdana
gelince, O'na göre 'sizin yaşınızdaki insanların boyun bölgesi
sarkar. Zaten bunu ancak yandan bakınca görebiliyorsunuz. Yani başınızı
çevirince. Sakın profilden resim çektirmeğe kalkmayın.'
Böylece patavatsızlıklarını dikkatle açıkladıktan
ve içinizi iyice rahatlattıktan sonra, ıslıkla en son Broadvvay
şovundan bir parça çalarak neşeli havasını sürdürecek.
Bir sonraki karşılaşmanızda da O'na soğuk davrandığınız
zaman çok kırılacak ve şaşıracak. O'na kızmanıza
ve alınmanıza gerek yok. Yay burcu insanının içinde hiç
bir kötülük yoktur. Düşünmeden söylediği insanı
sersemletecek kadar dobra sözler, tamamiyle masumdur. Aslında, incitici sözlerini
düzeltmeğe çalışırken genellikle bir de hakaret etmesinin
nedeni, istemeden ağzından kaçan sözlerdir. O'nu yargılarken çok
haşin olmayın, iyi niyetlidir. Sizin ya da benim kendisine sempati
duymamıza ihtiyacı yoktur. Patavatsız davranışlarının
altında son derece zeki bir kafası ve yüksek standartları vardır.
Ondaki eşsiz anlayış, zekâ ve ateşli davranışlar,
genellikle Yayı başarılı insanlar arasına sokar. Gerçekten
inanılmaz olan şey, gerek erkek, gerekse kadın Yay'ların
fazla dobra konuşmalarının farkında olmayışlarıdır.
Onlar, dünyadaki en diplomatça davranan insanların kendileri olduğuna
inanırlar. Her zaman şöyle söylerler: "Ne demek; ben hiç bir
şey için kimseyi kırmam. Ben buna çok dikkat ederim." Ve buna içtenlikle
inanırlar. Aslında, yapakları herşeyi dürüstlükle
yaparlar. Yapmacık ve aldatmaca onları dehşete düşürür.
Bunların fiziksel özelliklerini öğrenmek zor değildir. Oldukça
büyük, biçimli bir kafaları; yüksek, geniş alınları vardır.
Yüzleri açık ve neşelidir, arkadaşlığı ve fikir
alış verişini davet eder, hareketleri normal olarak çabuktur (ağır
ağır ve ihtiyatla hareket edenleri de vardır.) Çoğunlukla
el kol hareketleri yaparlar; bu hareketler gösterişli ve dramatik olabilir,
ama pek nazik olmaz. Başını yukarı kaldırarak uzun adımlarla
ileri doğru yürürken kaldırım taşına çarpar ve o sırada
ansızın açılan çantasındaki kağıtlar caddeye saçılabilir.
Jüpiter gözleri serçeninkiler kadar parlak ve tetiktedir; insanın içine
ferahlık veren bir şakacılıkla pırıldar. Yaylar ya
çok uzun boylu ve atletik yapılıdır veya ortanın altında
kısa ve güçlü kuvvetli bir yapılan vardır. Uzun boylular
safkan atlan ya da yerinde duramayan tayla-n hatırlatırlar. Özellikle
gençlik yıllarında bir tutam saç, atın yelesi gibi alınlarına
düşer. Başlarını yukarıya doğru atarak veya çabuk,
bilinçsiz bir el hareketiyle bu saç tutamını sürekli arkaya doğru
iterler-olgunluk çağında saçlarını yeni bir biçimde taradıkları
veya saçları döküldüğü zaman bile bu alışkanlık
uzun bir süre devam eder.
Yay'lar normal olarak, yerinde duramayan insanlardır. Hareketsiz oturmaktan
veya bir yerde durmaktan nefret ederler. Fiziksel olarak gösterişlidirler
ve kendilerine fazla güvenen, geleneksel davranışlara önem vermeyen
bir havalan vardır. Sanki gerçekten bir yere yetişmeleri gerekiyormuş
gibi yürürler. Hiçbir duraklama ve duraksama göstermezler. (Ama unutmayın,
zıt bir yıldız etkisi bu gidişi yavaşlatabilir.)
Yay'a ilk kez at üstünde veya köpeğini dolaştırırken
rastlayabilirsiniz. O, hayvanları ihtirasla sever. Yay burcundan Frank
Sinatra birgün caddenin ortasında yatan yaralı bir köpek görmüş.
Bir televizyon provasına gidiyormuş. Şoförüne durmasını
emrederek yaralı köpeği şefkatle kucağına almış
ve önce veterinere götürmüş; birkaç gün içinde iyileşeceğinden
emin olduktan sonra sahibini bulmuş ve köpeği teslim etmiş. O
zamana kadar müzisyenler, direktör ve kameramanlar O'nu beklemek zorunda kalmışlar.
Doğumunda zıt yıldız etkileri almış olan Yay'lar,
bunun aksine, hayvanlardan marazı bir şekilde korkarlar, ama bu pek sık
görülen bir durum değildir. Genel olarak, Jüpiter'in etkisi altında
doğan insanlar hiçbir şeyden korkmazlar. Tipik Yay'ı, işinde,
hobilerinde ve spor yaparken tehlike adeta çeker. Bir risk öğesi Yay'ları
heyecanlandırır ve harekete geçirir. Bunlar hızı severler.
Hızlı arabalar, uçaklar, hatta lunaparktaki çılgınca bir hızla
yükselen, alçalan, dönen trenler bunları mıknatıs gibi çeker.
Gözüpek deneme pilotları çoğunlukla Yay bur-cundandır. Sıradan
bir Yay insanı herhangi bir tehlikeden kıl payı kurtulmak kadar
hiç bir şeyden zevk almaz. Bu, fiziksel veya ruhsal bir tehlike olabilir.
Böyle bir durum onları canlandırır. Akla gelebilen herşeyde
tehlikeyi göze alacaklardır (daha halim selim bir yükselen burç Jüpiter'in
cesaretini kırmadıkça.)
Yay'ın efsanevi açık sözlülüğüyle Akrebin acımasız
konuşması arasında fark vardır. Akrep, yaratacağı
etkinin tamamiyle bilincinde olduğu halde uzlaşmaya yanaşmadan
gerçeği söyler. Yay ise yaratacağı etkiden tamamiyle habersiz
olarak tam bir dürüstlükle aklına geleni söyler. Akrep, sözleriyle
yaraladığı insanlar için vicdan azabı duymaz. Ona göre gerçek
gerçektir. Eğer gerçeği duymaya dayanamayacaksanız, O'nun
fikrini sormazsınız. Öte yandan, Jüpiter insanı sizi gerçekten
incittiğini anladığı zaman, böylesine düşüncesiz
davrandığı için üzüntüden perişan olur. O'nun bu hali
insanın içine dokunur.
Yay'ın aklından ve kalbinden geçen herşey hemen hemen anında
dudaklarından dökülür. O, altı yaşında bir çocuk kadar içten
ve dürüsttür. Eski bir atasözü olan, "Çocuktan al haberi" sözünü,
"Yay'dan al haberi" olarak değiştirebilirsiniz.
New York'ta yayıncılık işinde çalışan bir kadın
var ki, aynı şey O'nun için de söylenir: "Kay'den al haberi --
eğer dayanabilirsen." Kay tam bir Yay olmakla kalmayıp, doğum
haritasında başka Yay etkileri de vardır. Bir Jüpiter kızı
anı, diyebilirsiniz. Burcunun tipik özelliği olarak birçok sadık
arkadaşı vardır. Üç yıl önceki bir olayı düşününce,
herkes ona sadık olmak ve O'nu sevmek zorunluğunu duyacaktır. O
olayda Jüpiter kızı kalbinin bütün cömertliğiyle,
sekreterinin tepeden tırnağa tüm kışlık giyeceklerini
almağa karar vermişti. Genç kız malî felaket geçirdiği için
iflâs durumundaydı ve bu cömertlik O'nu gözyaşları dökecek
kadar duygulandırmıştı. Kay sağlam yardım elini
uzatıncaya kadar, başkaları kendine acımaktan başka hiç
bir şey yapmamışlardır. Siz bu işi Yay'a bırakın.
(Bunu bir kaç anlamda okuyabilirsiniz.)
Güzel bir sonbahar günü, ikisi kadınca bir heves ve heyecan içinde
kendilerinden geçerek, Beşinci Caddedeki Saks'ın yolunu tuttular.
Zavallı sekreter sevinçten çılgına dönmüştü, tâ ki
asansöre bininceye kadar. Ansızın Yay kızı beğenen bir
bakışla onu uzun uzun süzmüş ve kararlı ama oldukça yüksek
bir sesle, "Biz en iyisi önce Şişman Kızlar bölümüne uğrayalım."
O çılgınca sevinç birdenbire kötü bir şoka dönmüştü.
Sekreterin nişanlısı ona her zaman "çok hoş bir şekilde
balık etinde" olduğunu söylerdi. Şimdi, Yay'ın dürüstçe
söylediği şimşek gibi çakan bir tek acı sözle, kızcağız
bir tombul bebek olup çıkmıştı.O güne kadar asansörde
herkes dönüp merakla kendisine baktıkça acaba nişanlısının
da kendisini acaip mi bulduğunu merak ederdi. Ama şimdi bizim sevgili
Kay bunu iyice kanıtlamıştı. Kızın bozulduğunu
görünce hemen bir şaka yaparak onu neşelendirmek istedi. "Eğer
orada sana uyan birşey bulamazsak, kamp malzemesi bölümündeki çadırları
deneyebiliriz." Yay kızı kendi yaptığı şakaya
kahkahalarla güldü asansördekiler de..
Kay, sekreteriyle yaptığı o içten, cömertçe geziden sonra, çalıştığı
yayınevinin sahibi olan patronunu neşelendirmek istedi. Adamcağız
doktorun emriyle bir yıldan beri içki içmiyordu. Koskoca bir yıl.
Bulaşıcı sanlık hastalığı geçirmişti, içki
yasaktı. Bir tek damlası bile. On iki ay boyunca bir damla içkiyle
dudaklarım bile ıslatmadığı için, adam gösterdiği
iradeyle bayağı gurur duyuyordu. Kay neşe içinde Avrupa'dan dönmüştü,
patronuna tipik Yay'ca bir komplimanda bulundu, "içkiden ne haber?"
diye başladı, adam gülümseyerek bekledi. "Perhiz yapmaya çalıştığını
duydum." Çalışmak mı ? On iki ay ağzına bir damla
içki koymadığı halde? Çalışmak ha? Adam kendini
toparladıktan sonra, Kay devam etti."Bak, biliyorsun, yarın gece
Joe' nun kitabı için bir parti veriliyor. Seni uyarmak istedim ama, hiç
yalnız göremedim. "Uyarmak mı? Hangi konuda uyaracak? Yayıncı
bu yeni tehlike karşısında kendi derdini unutmuştu. Kay
devam etti: "Hepimiz umuyoruz ki, şey bunu söylemeye utanıyorum
-- ama hepimiz, partinin keyfini kaçırmayacağını umuyoruz."
Sözün burasında yayıncının dili tutulmuştu. Oysa Yay
kızının dili tutulmamıştı.
"Demek istiyorum ki, içki içmiyorsun diye soğukluk çıkararak
geceyi berbat etmeyeceğini umuyoruz hepsi bu. Joe martinilerinden vazgeçmez,
hem ne de olsa kitabı Edebiyat Kurulu tarafından seçildi, îçki sana
yasak diye mezar kaçkını gibi ortalıkta dolaşıp
durursan ve şu korkunç hastalığı geçirdin diye herkesi üzersen,
bir çuval inciri berbat etmiş olacaksın. Hem söylesene, seninle aynı
odada bulunmakla insanlar bu hastalığa yakalanır mı acaba?
Yayıncı kekeleyerek Kay'e merak etmemesini söylemeyi başardı
ve sonra incinen gururunu toparlayarak, kendisinin Edna Ferber ve Ernest
Hemingvvay gibi yazarlara verdiği partilerde olay çıkarmadan ev
sahipliği yaptığını hatırlattı. Birbirine
kenetlenen dişlerinin arasından, "Bana her zaman davranışlarımın
kusursuz olduğu söylenir," dedi. Yay kızı, patronuna
neredeyse inme ineceğini hiç fark etmeden, onu içtenlikle onayladı:
"Bundan hiç kuşkum yok. Sen harika bir ev sahibisin. Yayıncılık
işinde çalışanların hiçbiri bunu tahmin edemez."
Zavallı yayıncı son gücünü kullanarak sordu, "Neyi tahmin
edemez?" Yay tiz bir sesle yanıtladı,"Böylesine harika bir
ev sahibi olabildiğin halde, nasıl bu derece kötü bir konuk
oluyorsun? Kendi verdiğin partiler fevkalâde oluyor, ama başkalarının
şenliğine gittiğin zaman hep su koyuveriyorsun. Gerçekten çok
garip."
Sonra garip olan başka bir şey
dikkatini çekti. Patronunun yüzü. Morarmaya başlamıştı.
Arkadaş canlısı Yay birdenbire pişmanlığa kapılarak,
hemen özür diledi. "Aaa, umarım yanlış birşey söylemedim.
Nasıl davranırsan davran, önemi yok Joe senin gerçekten iyi bir
insan olduğunu düşünüyor. Bugün, eski acentası karşı
çıktığı halde bize gelmeğe karar verdiği için
mutlu olduğunu anlatıp durdu. Senin için neden bu kadar kötü şeyler
duyduğunu bir türlü anlayamıyor. Ben ona insanların kıskanç
olduğunu söyledim. Hey, sen çok kötü görünüyorsun. Doktorunun ne
yaptığını bildiğinden emin misin?" (Ortalıkta
dolaşan söylentilere göre, Kay'in patronu o gece perhizi bırakmış,
kesin olarak.) Yay'mı? Ah, o aynı yayın şirketinde yeni
yazarların heyecanlarını yenmelerine yardım ediyor. Kovulmamış
mı? Patronu O'nu kovmaya cesaret edemezdi. Başında da söylediğim
gibi, herkes O'nu çok sever.
insanlar Yay'a uzun 'Süre gücenemezler, Çünkü O'nun hiç bir zararlı
niyeti yoktur. Bu sevimli, tatlı, zeki idealistin her zaman, hemen hemen
her yerde olduğunu göreceksiniz. Örneğin, bir Pazar gecesi O'nu, açık
sözlülüğü karşısında dili tutulan konuk sanatçıların
gözleri önünde, televizyon ekranından oklarını dikkatsizce
atarken yakalayabilirsiniz. Bir Pazartesi sabahı, bahşişi
esirgeyen cimri müşterilerden neden nefret ettiğini neşeyle
anlatan taksi şoförünüz olabilir ya da Cuma gecesi lokantada, biraz
bayat olduğu için istiridye istememenizi içtenlikle tavsiye eden
garsonunuz olarak karşınıza çıkabilir.
Yay'ların çoğu içtenlikle sizi neşelendirmeye çalışırlar.
En azından başlangıçta yapmak istedikleri şey budur, ama
bazan yaptıkları şey iyi niyetlerine pek uygun düşmez.
Eskiden benim Yay burcundan bir müdürüm vardı; bir gün bana moral
vermek için, bir haftadan fazla yıkamadığım ve sarmadığım
zaman saçlarımın bana her zamankinden çok daha fazla yakıştığını
söylemişti. Kendisi halâ iyi dostumdur, o bakımdan öfkeye kapılmanın
gereksiz olduğunu anlayabilirsiniz. Ayrıca Yay'lar arada sırada
öyle şeyler söylerler ki, gerçekten moralinizi çok yükseltirler ve
evvelce söylediklerinin hepsini unuttururlar. Görüşlerini çözümleyecek
kadar vaktiniz olduğu zaman, çok esaslı ve akıllıca öğütler
verebilirler. Bu bir ateş burcudur, bu yüzden Yay'ların çoğu dışa
dönük, konuşkan ve atılgan olurlar, içlerinden bazıları
son derece utangaç ve çekingendir, ama bunlar bile orjinal fikirlerle doludur
-- ve aynı derecede patavatsızdır. Aslında, sessiz , dünyadan
elini eteğini çekmiş, halim selim Yaylar en büyük rüyaları görebilir
ve en yüksek amaçlara yönelebilirler, içe dönük ya da dışa dönük
olsun, Yay, kalben ileriye yöneliktir. Çok konuşmayan nadir bir Yay, hiç
beklenmeyen dünyanın önüne sereceği harikulade bir şey planlıyor
olabilir. Dili dururken bile kafası çalışır, bu yüzden
Burcunun her zaman doğal yapısının derinlerinde olduğunu
unutmayın ve böylece bundan sonraki şaşırtıcı bir
davranışında hazırlıksız bulunmayın.
Tipik Yay burcu çoğunlukla mutlu ve arkadaş canlısı bir
insandır, ancak arkadaşça davranışları kötüye
kullananlar veya fazla senli benli olanlar tarafından tahrik edilirse öfkesi
roket gibi birden alevlenebilir. Otoriteye ve kapalı bir topluma karşı
gelmesi de olağandır. Yay hiç bir zaman kavgadan kaçmaz ve yardım
istemez. Kadınlar her-zamanki nazik davranışlarını bırakabilir
ve sorun çıkaranları hiç beklenmeyen dobra bir konuşmayla dosdoğru
ait oldukları yere oturtabilirler. Erkekler yumruk ve hakaret silahlarım
kullanacaklardır. Kabalığı ve hakaretleriyle iyi huylu
Jupiteri çileden çıkaran bir insan çoğunlukla kendisini kaldırımın
üstüne serilmiş bulur ve bu kamyonun nereden gelip çarptığını
anlayamaz.
Yüksek ruhlu Jüpiter insanları dürüst olmamakla suçlanmaya
dayanamazlar. Haksız bir suçlama veya dürüstlüklerine sürülen bir
leke haklı öfkelerini birden alevlendirir; ancak, özellikle ateşli
bir öfke gösterisinden sonra tipik bir Yay pişmanlık duyar ve durumu
düzeltmeye çalışır. Gözünüzü morartıp sizi hastanelik
edebilir, ama ertesi gün size çiçek ve iyi dileklerini yağdıracaktır.
Yay genellikle önce konuşur ve yapacağını yapar, sonuçlarını
sonra düşünür
Yay'ların çoğu sahneye bayılır ve heyecanlı bir
seyirci karşısında bis üstüne bis yaparken hiç kimse onlardan
daha mutlu olamaz. Gösterinin heyecanı içinde kendinden geçerek şarkı
söyler ve çılgınca dans eder. Gösteri dünyası Yaylarla
doludur.
Jüpiter erkek ve kadınlarında, özellikle gençlik yıllarında
güçlü bir din duygusu vardır. Din işleriyle heyecanla ilgilenirler,
ama yaşlan ilerledikçe daha önceki inançlarından kuşkuya düşerler
ve kusursuz değerler aramaya başlarlar. Birbirlerine uygun bir dizi
bavulu olmayan Yay burcu insanı hemen hemen yok gibidir. Yolculuğu çok
severler. Genellikle yüzlerce yolculuktan yıpranmış en az bir
bavulları vardır ve ani bir yolculukta kullanmak için her zaman hazır
bulundurulur.
Tipik saf, cesur, iyimser Yay burcu insanında her zaman çocukça birşey
dikkati çeker. O, yaşamın ciddiliğini kabul etmek istemez.
Bununla birlikte, sonraki yıllarda bazıları, hayran olunacak
kadar vicdanlı bir sorumluluk duygusuna sahip olurlar. Gene de, sorumluluk
yükü altında hiç bir zaman gerçekten mutlu olamazlar. Jüpiter'in doğal
yapısı evde kapalı kalmaya isyan eder ve çok fa/la kapalı
kalırsa ciddi şekilde hastalanır. Eğer Yay bu hastalıktan
kurtulur ve enerjisini dilediği gibi harcarsa, Methuselah kadar uzun yaşayabilir.
Yay'ların çoğu güçlerini, yetilerini jilet gibi korurlar, yaşlan
ilerledikçe bunlar daha da bilenir ve sonuna kadar böyle sürer. Yaşlılık
hemen hemen hiç bir zaman sorun olmaz.
Vücudunun hassas bölgeleri kalçalar, akciğer, karaciğer, kollar,
eller, omuzlar, barsaklar ve ayaklardır. Yayların spor ve açık
hava tutkusu, dikkatsiz aşın faaliyet yüzünden kazaları davet
edebilir. Hastaneye yatması gerektiği zaman, O'nu birkaç günden
fazla yatakta tutamazsınız. Hastalığa zoraki katlanır
ve genellikle şaşılacak kadar çabuk iyileşir. Yaşam bu
insanları sürekli olarak alt edemez. Yarının kesinlikle dünden
iyi olacağına ve bugünün ilginç olduğuna inanırlar.
Karamsarlıkları, bulutlar güneşi karatmağa fırsat
bulamadan dağılır.
Doğum haritasında dikkatli, tutucu bir yıldız etkisi olmadıkça,
her Yay insanında biraz kumarbazlık vardır, içlerinden pek azı
yeşil çuhanın üstüne birkaç dolar atıverme dürtüsüne karşı
koyabilir. Kumarbazın avucundaki zarların tıkırtısı,
Jüpiter erkeklerine ve kadınlarına sirenlerin şarkısı
kadar çekici gelir. Doğumdan alınan zıt yıldız
etkileriyle, Yay burcu insanları kumarda bir servet kaybedebilir, ya da
kira parasını tuttuğu atın burnuna savurabilir. Las Vegas,
Yayları, tatlının sinekleri çektiği gibi çeker. Borsa ve
emlakçilik gibi daha ağırbaşlı kumarlar da öyle. Neyse ki,
bunların çoğunluğu spekülasyon dürtüsünü kontrol altında
tutabilir; ama bunlar bile arada sırada pokere veya lotariye birkaç dolar
yatırmadan duramazlar.
Çekingen, utangaç olanları da, zorba olanları da her zaman aşkta
şanslarını deneyeceklerdir. Yaylar dikkatsizce romantik bir ilişkinin
içine atılırlar, ama evlilik söz konusu olunca çoğunlukla
birdenbire duraklarlar. Bir kez daha düşünür sonra yollarına devam
ederler, dikkatle düşünüp taşındıktan sonra gene de yanlış
bir iş yaparlar. Her ne kadar Yay aşk ilişkilerinde sıcak ve
harikuladeyse de, O'nu yakalamak biraz ustalık ister. Sembolik olarak, O,
yan at-yan insan olduğu için, eğer kendi ayaklan üstünde tökezlemezse,
bütün kovalamaca oyunlarında hep önde gider.
Yayların en kötü huylan arasında şiddetle öfkeye kapılma
eğilimi, aşın şişmanlığa ve alkolikliğe
yol açan çok fazla yiyip içme tutkusu, parlak zekâlarına gölge düşüren
alaycılıkları, son derece eksantrik ve sır tutma yeteneğinden
yoksun oluşları sayılabilir. Ancak bunların ömür boyu süren
kusurlar olması gerekmez. Bu kötü huylar Yay'ın güçlü azmiyle
kolayca sökülüp atılabilir. Sıradan bir Yay erkeği, istemenize
gerek kalmadan ve hatta geri ödeme zorunluğunu yaratmadan size borç para
verecektir (cimri bir ay etkisi yoksa). Jüpiter etkisindeki bir ev kadını
evsiz barksız bir yetimi evlat edinecek, kaybolmuş bir hayvanı
evine alıp bakacak ve her zaman sofrasında fazla bir yer bulunduracaktır.
Yaylar, bir konudan ansızın bir başkasına atlama eğilimindedirler.
Yay, olanaklarının olanaksızlıklara ağır bastığına
inanarak, körü-körüne bir bağlılıkla büyük bir davayı
üstlenecektir. Bu da, parlak hayal gücünden ve ileriye yönelik düşünme
yeteneğinden kaynaklanan bir davranıştır. Davasını
her zaman soğuk kanlı ve mantıklı tartışmalarla
savunur, bazen rakiplerini keskin bir hicivle perişan eder ve gene de her
nasılsa kavgadan uzak kalmayı başarır. Bununla birlikte,
birisi O'nun yarattığı mucizeye veya o anda savunduğu davaya
haksızca saldıracak olursa, her zaman ateş püskürmeye hazırdır.
O, korkulması gereken bir düşmandır, çünkü öfkelendiği
zaman doğrudan doğruya düşmanının kalbine nişan
alır. Okları hemen hemen her zaman hedefini bulur. Bu oklar zekâyla
bilenmiştir ve en sağlam zırhlan delecek kadar sivridir
Her ne kadar bazı Aralık insanları içtenlikle komik olursa da,
şaşılacak şeydir ki, bunların çoğu şaka
yaparken yerini ve zamanını pek iyi ayarlayamazlar. Evde ve tiyatroda
O'nu dinleyenler şaka diye söylediği şeylerin saçmalığı
karşısında gürültülü sesler çıkarmaya başlayınca
zavallı Jüpiter herkesi o büyük espri yeteneğiyle güldürdüğünü
zanneder. Doğrusu bu çok komik olur.
Erkek olsun, kadın olsun, Yay burcu insanı ya böylesine dikkatsizce
davranır, ya da istediği zaman öyle alçak gönüllü, gösterişsiz
tavırlar takınır ki, O'nun pek zeki olmadığı veya
çok utangaç olduğu izlenimini alabilirsiniz. Doğrudur, arada sırada
böyle eksantrik, içine kapalı davranan Aralık doğumlu insanlar
vardır, ancak bu onlara zekalarını dehaya dönüştürme
olanağını sağlar.
Her ne kadar Yayların, örneğin 14 Nisan 1939 da nerede olduklarını,
neler söylediklerini veya okudukları kitapların, gördükleri
filmlerin tüm ayrıntılarını tam olarak anımsayacak
kadar harika bellekleri varsa da, paltolarım nereye koyduklarım
unutabilirler. Bunların çoğu sürekli olarak eldivenlerini, arada
anahtarlarını, cüzdanlarını kaybederler ~ bu yüzden bazı
insanlar onların, boyunlarına bağlı olmasa kafalarını
da kaybedebileceklerini söyleyecek kadar acımasız olurlar.
Bir Yay burcu insanı asla yalan söylemeyi beceremez. Hiç kimse söylediği
yalana bir an bile inanmaz. Aldatma, Yay'ın karakterine uymayan bir şeydir
O, ne olursu olsun gerçeklerden ayrılmamayı her zaman tercih eder.
Hatta O'nun o dikkatli, oldukça uyanık kafası bile, yükselen burcu
Akrep olmadıkça, kendisini yaptığı bir hilekârlığın
sonuçlarından kurtaramaz. Yükselen yıldızı Pluto olduğu
için iyi sır tutan ve çok iyi satranç oynayan bir Yay tanıyorum. Bu
çeşit bir Jüpiter insanı bir istisnadır, ama böyle bir kaç
Yay'a rastlamaya hazır olun.
Yay'a göre hayat gizli bir sirktir ve kendisi de, gök mavisi bir kılık
içinde mor çemberlerle yuvarlanan, takla atan bir palyaçodur. Yüzü yağlı
boyayla parlak, canlı renklerde boyanmıştır, gözleri merak
ve zevkle parıldar. Sirkin müziği yükseldikçe tökezleyip düşer,
sonra zıplayarak giden bir midillinin sırtında kusursuz
perendeler atar. Parmaklarına turkuvaz rengi üç yüzük takar, ayak
parmaklarına taktığı çıngırakların çıkardığı
ses, uzaklardaki bir kilisenin kulesinden yükselen bulutlara kansan ahenkli çan
seslerini andırır. Yay, nemden etkilenmeyen, yumuşak dövme
metalden yapılmış parlak teneke borazanını mutlulukla
üfler. Atılgan ya da çekingen olsun, bu cömert idealist, kutsal Noel çileği
kadar neşeli ve mutludur. Yürekli bir şekilde o büyük kalbine
kocaman bir karanfil iğneler, ve yayını gökyüzüne doğru
gerer, iyi nişan aldığı zaman, fırlattığı
ok insanların görebileceğinden daha yükseklere yönelir yıldızlan
aşar ~ ve gerçekte tüm rüyaların doğduğu yere ulaşır.